Dizide İşler'dan başka hangi oyuncular rol alacak.
Nejat İşler şu aralar setten sete koşturuyor. Ejder Kapanı'ndan sonra Siyah Beyaz için kamera karşısına geçen İşler, özel hayatının didiklenmesinden hiç memnun olmadığını söylüyor
Güneşli bir Ankara sabahı... Cinnah Caddesi'nin köşesinde başkentin ünlü barı Siyah Beyaz'ın önünde, Ahmet Boyacıoğlu'nun çektiği filmin setini ziyaret için bekleşiyoruz. İstanbul'dan sabah saat altı uçağına bindiğimiz için kargalar tek dostumuz zannediyoruz. Ama setin çaycısı kafeini bol kahvesinden ikram ederek kargalarla olan dostluğumuzu sonlandırıyor! Ekip yavaş yavaş toplanırken Nejat İşler beliriyor barın kapısında. Yüzünde kocaman bir gülümse... Hani setten sete koşturmak (Ejder Kapanı'nda da oynuyor ya) iyi gelmiş diye düşünüyoruz. Hemen hoş beş faslı başlıyor. Hayatlarımızdaki değişikliklerden konuşuyoruz... Lakin Nejat İşler tarafındaki değişikleri duymayan kalmadı. Berrak Tüzünataç'la olan birlikteliği sürekli dillerde. İşte o an berbat bir ikilemin ortasında kalıyoruz. Yok 'yaz sonu evlenecekler', yok 'Roma'da gün aldılar' falan gibi magazin basının haberlerini gazetelerde okumuşuz ya 'Tebrik ederiz,' diyeceğiz ama ya doğru değilse, büyük bir pot... Gel de çık işin içinden... Anlıyor halimizi "Kulak asmayın böyle yalan haberlere," deyip sırtımızı sıvazlıyor, o an biz de rahat bir nefes alıyoruz. Açıkçası sıkılmış özel hayatının didiklenmesinden. Haklı olarak mahremiyetine saygı gösterilmesini istiyor. "Özel hayatım benimdir. Yaptığımız işlerle anılmak çok mu zor, anlamıyorum ki?" diye soruyor. Sonrasında da kahvelerimizi alıp derin bir muhabbete dalıyoruz.
- Bu aralar pek yoğunsun, setten sete koşturuyorsun.
- Pelin Esmer'in 11'e 10 Kala filminden sonra biraz durmuştum. Bu sezon dizi yapmamıştım. Ama bu sezon işe hızlı girdik. Uğur Abinin (Yücel) filmiyle start aldık, şimdi Ankara'da Siyah Beyaz'ı çekiyoruz. Arkasından 15 Ağustos'ta da Kapalıçarşı'da geçen bir diziye başlayacağım. Erkan (Can) Abi, Olgun (Şimşek) oynuyor.
- Ahmet Boyacıoğlu'nun Siyah Beyaz filmine dahil olma hikâyende atladığım bir şey var mı?
- Yok valla, sen de yanımızdaydın işte. Gezici Festival için Ankara'ya geldiğim zaman Ahmet (Boyacıoğlu), 'Sen oynayacaksın,' dedi ve gitti. Sonra senaryoyu tamamladı gönderdi ve başladık çekimlere.
- Filmde doktor rolündesin. Ahmet Boyacıoğlu, kendinden ve birkaç doktordan esinlenerek yazmış karakteri. Karakteri yorumlarken Boyacıoğlu'dan feyz aldın mı?
- Aslında, Ahmet'in o telaşlı halini yansıtmak istedim. Ama, yönetmen olarak o, bu yorumuma pek izin vermedi. (Gülüyor)
ANKARA'YI KIŞIN DAHA ÇOK SEVİYORUM
- Siyah Beyaz barın namını duymuş muydun?
- Namını Bodrum'dan biliyorum. 26 yıllık bir mekân. Buraya takılan insanlar da oldukça ilginç. 26 yıldır her gün bu bara gelip aynı yerde oturup içiyorlar. Zaten onların hikâyesi anlatılıyor filmde.
- Yumurta filminin bir sahnesinde 'Ankara'dayken her yer özlenir,' demiştin. Sendeki Ankara nasıl bir yer?
- Ankara'yı severim. Hep iyi şeyler için geldim buraya. Bir de buradaki bir sürü şey İstanbul'a göre daha net. İstanbul'da tam bir karmaşa var. Açıkçası Ankara'da kısa süreler kalmayı seviyorum. Dinlendirici oluyor. Ama Ankara'yı kışın daha çok seviyorum.
- Sezonun önemli filmlerinden biri Ejder Kapanı. Orada nasıl bir karakteri canlandırıyorsun?
- Travmatik bir karakteri oynuyorum. Askerden gelmiş. Ama askerdeyken bayağı acımasız biri. Hani o kulak kesenlerden. Zaten ağustosta Erzincan'a gideceğiz. Mezbaha baskını sahneleri var, onları çekeceğiz.
- Sen ve Kenan İmirzalıoğlu... Genç kuşağın iki önemli aktörü karşı karşıya geliyor, nasıl karşılıklı oynamak?
- Aslında biz Deliyürek'te karşılıklı oynamıştık. Ama, benim orada maceram az sürmüştü. Keyifli bir insan Kenan. Uğur Abi ile de ilk defa birlikte çalışmış oldum. İyi oldu valla.
-Bir de Pelin Esmer'in 11'e 10 Kala filmi var. Bu filmi de yeni sezonda izleyeceğiz.
- 11'e 10 Kala'nın iyi bir film olduğunu düşünüyorum. Cumhuriyet'in kuruluş felsefesinden bir süre sonra nereye savrulduğunu, karakterler üzerinden anlatıyor. Ben genel tarihten ziyade bu tür kişisel tarihlerin meseleleri daha iyi anlattığını düşünüyorum.
-Yumurta filmi çok tartışıldı. Yumurta'nın sendeki tortusu nedir?
- Sizin yüzünüzden. Sinema yazarları olarak Yumurta'ya sekiz ödül verince milletin dikkatini çekti. Ama genelde oynadığım filmler bir tartışma yaratıyor. Mustafa Hakkında Herşey, Barda da tartışılmıştı. Açıkçası bu da hoşuma gidiyor. Çünkü Samatya'da yürürken insanlar Barda ile ilgili bir şey söylüyor, Bakırköy'de yürürken Yumurta ile ilgili bir şey soruyorlar. Oynadığım filmlerin, dizilerde canlandırdığım karakterlerin önüne geçmesini seviyorum.
-Yumurta filminde bir savın vardı. Türk sinemasını şahlandıran yönetmenlerin amatör oyuncular yerine profesyonellerle çalışması gerektiğini, profesyonellerin yönetmenlerin istediği o doğallığı yakalayacağını söylemiştin. Bu sav sence kabul gördü mü?
- Açıkçası bu savımın hâlâ arkasındayım. Türk sinemasında sadece yönetmenlerin parlak olması tek başına yetmiyor. Oyuncuların da, görüntü yönetmenlerinin de, set koşullarının da parlak olması lazım ki Türk sinemasında işler rayına girsin. Mesela Nuri Bilgi Ceylan'la Cannes'da karşılaştık, Yumurta'daki performansımı beğendiğini söyledi. Umarım Yumurta'daki çabam, cesaret verici olmuştur. Çünkü o filmde farklı bir şey yapmaya çalışmıştım, bu görüldü sanırım. Zaten Pelin'le (Esmer) çalışmamın sebebi de budur. Yumurta'yı izlemiş, onun üzerinden benimle çalışmak istemiş.
OLKAN ÖZYURT / www.sabah.com.tr
- Yönetmenler de oyuncuların dizilere ağırlık verdiğinden sinemayı ikinci plana attıklarından şikâyetçi. Sence oyuncu cenahında senin bu savına doğru bir yöneliş var mı?
- Bence var. Çünkü bizim işimiz oyunculuk, eğer yönetmen anlatırsa, onun da istediği oyunu verebiliriz. Bir de bu kriz yüzünden dizilerin akıbeti belirsizleşti, reklamlar falan kesintiye uğradı, düşük bütçe ile film çekmenin kodları da çözüldüğü için herkes film çekmeye çalışıyor. Dizilere gelince... Kimse kendini kandırmasın biz dizileri para kazanmak için yapıyoruz. Oradan dönüyor hayat, başka türlü dönmüyor. Bir oyuncuya reklam kolay kolay gelmez, bir iki defa gelir. Onunla da ancak bir ev alırsın. Ama ekmeğin eve girmesi için ya dizide oynarsın ya da şehir, devlet tiyatrosunda maaşlı çalışırsın. Hani yılda iki film yapayım sonra da oturup tiyatromuzu yapalım diyemiyorsun, hayatın gerçekleri buna izin vermiyor. Yoksa çoğu oyuncu filmde oynamak istiyor.
- Bunca yılın sonunda oyunculukta geldiğin noktadan memnun musun?
- Güven Kıraç'ın bir sözü var, 'Televizyondan kariyer yapılmaz,' diye. Bunun için televizyon maceramı bir kenara koyuyorum, tabii şunun da farkındayım, televizyon dizilerinde oynamasaydım filmlerde rol alamazdım. Film kariyerim hiç fena gitmiyor, memnunum. Bunun yanına tiyatroyu eklemem gerekiyor. Tiyatroyu da rutin bir şekilde hayatıma sokarsam o zaman oyunculukta keyifli bir yerde olacağım. Sonra da kendi hikâyelerimi anlatmayı deneyebilirim.
- Oyuncular olarak örgütleniyorsunuz. Bu örgütlenme setlerdeki insani olmayan şartların düzelmesine etki yapar mı?
- Biz, meslek birliği kurduk. Bu bizim telif haklarımızı korumak için yaptığımız bir örgütlenme. Şimdi de çalışma şartlarının düzeltilmesi için sendikalaşama süreci başladı. Malum 80'lerden sonra hak arama işleri tukaka edildi. İnsanlar korkuyordu. Bu algı şimdi değişmeye başladı. Sendikaya yığılıyoruz. Herkesi davet ediyoruz. Orada görevler alıyoruz. Çünkü sendika, çalışma koşullarından sözleşmeye kadar pek çok şeyi kontrol ediyor. Dünyada hiçbir meslektaşımız bizim gibi çalışmıyor. Laf olsun diye söylemiyorum Uganda'daki meslektaşlarımızın bile çalışma koşulları bizden daha iyi.
- Bu kadar işinle meşgulken, neden bunlar görmezden geliniyor ve son zamanlarda basın senin özel hayatına odaklanıyor ya da senin yaptıklarını hep asi çocuk gibi sunmayı tercih ediyor?
- Beni ötekileştirmek, bir asi çocuk gibi görmek hoşlarına gidiyor galiba. Mesela dün akşam filmin basın toplantısı yapıldı. Eve gittim internete girdim. Basın toplantısı haberi var. Haberin en can alıcı noktası 'Nejat İşler basın toplantısı boyunca elinden sigarayı düşürmedi.' Eeee yalan. Sonra da işte böyle şeylerden asi çocuk, serseri, tabuları yıkan insan falan diyorlar. Buradan asi çocuk çıkmaz ki. Benden öyle bir tip yaratamazlar. Kimse merak etmesin öyle James Dean gibi ölmeyeceğim.
- Allah korusun!
- İşte, toplam 10-15 tane göz önünde olan insan var bu camiada. Herkese bir şey yakıştırılıyor. Sanki bir market var, herkesin de bu markette bir reyonu varmış gibi algılıyorlar. İnsanların kavrayamadıkları da şu: Benim yaptığım iş reyona giriyor, hayatım girmiyor. İşimi satın alırlar ama hayatımı satın alamazlar. Yanlışlık da burada başlıyor, insanlar hayatını satın alacaklarını düşünüyor. Ama bu olmaz, çünkü hayatım satılık
- Şöhret olmanın, göz önünde olmanın ne kadar etkisi var bu yanlış algılamada? - Ya, eskiden beri bu böyle. Herkese de yapılıyor. Ama ben bunu hiç istemeyenlerdenim. Çoğu insanın da istediğini düşünmüyorum. İnsanların sadece yaptıkları işle anılmaları daha iyi olmaz mı? Ayrıca ben özel hayatımda iyi bir fotoğraf veren bir insanda değilim.
Okulca | Yazılı Soruları,Konu Anlatımları
En Çok Hangi Kanalı İzliyorsunuz ?
19 Temmuz 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 Yorum YAZ:
Yorum Gönder